11 Ekim 2011 Salı

Ne oldu cicim?

Bu yazıya çok manyak bir noktadan başlayacağım. Bu başlığı ayakları yerden kesilerek evlenen, aaa bizim aşkımız hep böyle kalacak, biz evliliğin monotonluğuna kapılmayız, biz marjinaliz, bizim evliliğimiz neden diğerleriyle aynı olsun ki diyen tüm arkadaşlarıma ithaf ediyorum. Ben size o kadar söyledim evlenmeyin, lan ben ettim siz etmeyin, ben düştüm o kazana siz düşmeyin diye… Sakalım yok ki sözüm dinlensin. Aman sakalım da olmasın zaten.

Sevgiliyken aşkımmm hadi ver bir öpücük, bebeğim annene ne alsak anneler gününde, ayy kuşuumm hasta mısın kıyamam ben sana bak evimiz olsaydı çorba yapardım sana, ayyy biz evlenecek miyiz şimdi diye vıcık vıcık muhabbetler bir ömür boyu sürecek diye düşünüyor herkes. Aşkın gözü kördür derler. Gözünü oyduğumun aşkı harbiden kör. Yanındaki adamı dünyanın en yakışıklı,  romantik, en hassas, en sempatik, en eğlenceli insanı sanıyorsun. Enleri yaşadığın bu dönemde de hayatının en büyük hatasına adım atıyorsun. O böcüğün yaptığı bütün salak salak hareketlerin hepsinden bir anlam çıkartıyorsun.   Dünyanın en mükemmel hayat arkadaşı seninki olacak sanıyorsun.
Dost acı söyler şekerim ama fena halde yanılıyorsun. Sevgi kelebeği modunda kıç kıça, dip dibe yaşanan dönem attığın bir imza ile sona ermeye başladı bile. Havadan bir metre yukarıda cinli gibi uçarak davetiyelerinizi getirdiğiniz günü dün gibi hatırlıyorum. Aynı yollardan geçen herkes gibi o andan sonra an ve an neler yaşadığınızı çok iyi biliyorum. Siz bana anlatmadınız ama ben buradan herkese anlatacağım şimdi.

Nikahta ayağına bastığın adamın o günden sonra sözünden çıkmayacağı inancıyla nikah cüzdanını eline aldın, tapusu bende tapusu bende diye dosta düşmana nispet için havalara kaldırdın. Düğündeki hasılatı hesapladınız sonra… Ooo ne çok altınınız oldu, bak bir de evlenmek kötü derler, kardayız ulan diye düşünerek paraları ezmeye balayına çıktınız.

Ama ne balayı, tavşan gibi sevişme ayı diyelim şuna. Seviş seviş de bir yere kadar canım bak bir haftada gına geldi ikinize de! Balayından döndükten sonra da yeni evli olmanın ağırlığıyla performansı düşürmemeye yemin etmiş gibi her akşam sevişmeye devam ettiniz. Bu olsa olsa ben diyeyim 1 ay sen de 3 ay sürdü. Grafik düştü tabii… Her şey grafiğin düşüşüyle orantılı olarak gün yüzüne çıktı. Buz dağının görünmeyen kısmı tüm soğukluğuyla yüzeyde görünmeye başladı.
Akşamları koştura koştura eve gitmeler mi dersin, iki saatte yemek hazırlamaya çalışmalar mı? Hani o salatayı yapan adam nereye gitti şimdi… Ben söyleyim hemen pijamalarını giydi, sen yemek hazırlarken serildi televizyonun karşısına… Dünyadan koptu yani… Arada bir sesi geliyor uzaktan. Yemek olmadı mı hala???  Ye, iç, yat… Göbeği de çıkmaya başladı. Zaten o baklavalardan hiç eser yokmuş ki adamda hayal görmüşsün şekerim.

Gözlerinde çapaklar var uyandığında, pörtlek pörtlek bakıyor.Seksiliğin s’i kalmadı di mi herifte. Ayyy ayakları da kokuyormuş. Hafta sonu çılgınlar gibi hadi oraya gidelim, hadi aşkım plan yapalımlar da azaldı. Teyzeler, nineler, annelere gidilmeye başlandı. Yeter ullaannn diyesin geldi de diyemedin. Offf ne zamandır asosyal gibi takılıyorsun değil mi sevgili arkadaşım? Alemlere aktığın geceler artık çok uzaklarda. Hani o müthiş hediyeler, sürprizler.  Saatlerle telefonda konuştuğun sevgilinle her gün aynı şeyleri konuşmaktan sıkıldın değil mi? Sohbetler kısaldı, sözcük haznesi daraldı. Onun en mükemmeli olmadığını fark ettin ama iş işten geçti. Televizyon izlerken saçma saçma yorumlar yaptığında şaşkınlıktan küçük dilini yuttun. Hele tuvaletteyken çıkardığı sesler ve arkasında bıraktığı izler!  Hele annesi, seni meğerse çok da sevmiyormuş. Kadın karga gibi her şeye karışmaya başladı.
Dahası annesi her gelip gittiğinde sevgilinle aranda mesafe büyüdü. Olur olmaz laflardan kavgalar çıkmaya başlamıştı zaten ama artık kavgada sırasında  “kavgada bile söylenmeyecek sözler” edilmeye başladı. Ne onun şerefsizliği kaldı, ne senin çirkefliğin. Seks yapma aralığı günlerden haftalara haftalardan aylara kadar uzadı.  Birlikte vakit geçirmek için verilen çabalar, iki taraflı biraz olsun başımı dinliyeyim diyerek kavga çıkarmama, ağzına geleni söylememe, içine atma çabalarına dönüştü. Seni ömür boyu seveceğini düşündüğün adamın seni hiç de çekici bulmadığını düşünmeye başladın. Ancak ona kızamıyorsun çünkü suçluluk duyuyorsun, nicedir sen de onun işe yaramaz, etkisiz, karizmasız biri olarak görmeye başladın… Yavaş yavaş kafalarda oluşan “Acaba evlenmeseydim nasıl olurdu, başkasıyla evlenseydim daha mı mutlu olurdum, boşansam kendi başıma idare edebilir miyim” gibi sorular iyiden iyiye palazlandı, dillendirilecek hale geldi.

Ya şekerim daha neler neler. Hepsini yaşadın ama hiç birini gelip şu dostuna anlatmadın. Neyse sözümü özlü bir soruyla sona erdireceğim. Ne oldu cicim?

Yazan: Reçel

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder