30 Temmuz 2011 Cumartesi

O özel biri değil! Üzgünüm...

Çocuğunun saçma sapan hareketlerini dünyanın en olağanüstü şeyiymiş gibi anlatan sevgili kıt beyinli komşum. Benim de bebeğim var ama ben onun günlük yaşam ayrıntılarıyla insanların kafalarını ütülemiyorum.
Bir de defter almışsın, her gün o itici kızının ne yaptığını yazıyormuşsun. Bravo doğrusu, gerçekten de o gün makarna yemem pilav yerim diye tutturması yüzlerce yıl unutulmayacak kadar harika bir anı. Onun her anı gelecek nesillere aktarılması gereken milli bir miras! 

Tamam çok tatlı, çok şeker, ona sözom yok ama yaa bu kadar abartma, her gün belki milyonlarca çocuk doğuyor ve bu ortalama sağlıklı bir çocuk çok benzer evrelerden geçiyor. Öğrenme süreleri, 3. ayda,  8. ayda ne yaptıkları belli. Sizin gibilere söylenen İngilizce bir deyim var bilir misin?  “Get a life” yani “kendine bir hayat edin.”  Çünkü senin kızın milyonlarca benzeriyle aynı evreleri geçirdikten sonra hızla büyüyecek ve kendi hayat derdine düşecek. Muhtemelen lise döneminde seninle iletişimini minimuma indirecek.

Tamam sevgi, muhabbet filan ayrı da, sizin gibiler yüzünden çocuklar bağımsız yetişemiyor, ya süper bencil, egoist, narsist oluyorlar ya da kendi ayakları üzerinde duramayan, etrafından sürekli onay bekleyen, bağımlı birer eziğe dönüşüyorlar. 
Neyse ne olacağı pek umurumda değil de sen anlatırken o kadar sıkılıyorum ki, konuyu değiştirmek için ne yapacağımı bilemiyorum.  Kızına gösterdiğin ilginin kırkta birini bana göstersen ne kadar sıkıldığımı anlar en azından merhametinden susardın.  Ama nerde, senin için varsa yoksa kızın! Sen kızını seviyorsun diye herkesin de kızını sevmesi şart mı canım?

Yazan: Leyla, evli ve çocuklu

29 Temmuz 2011 Cuma

3 evli kadın ve üç karikatür

Evlilik için evli olanında, olmayanın da gencinin de yaşlısının da metroseksüelinin de lezbiyenin de 80 yaşındaki babaannemden beş yaşındaki çocuğa kadar neredeyse herkesin söyleyecek bir sözü var… Biz de nereden başlasak nasıl anlatsak bilemedikJ Sözü karikatürlere bıraktık...

Reçel’in karikatürü



Cennette bile havaya eziyet etmiş ademoğluJ Sevgili eski sevgilimde hala onun ayak izlerini takip etsin bakalım…  Bu karikatürle baş hobisi küçük popusunu büyütmek olan eşime sesleniyorum. Bunu görseydi ağzını beş karış açıp hahahaaaa  hihiiihii hohooho diye gülerdi herhalde.  Bugüne kadar ben soydum o yedi..  Benim de havalıktan çıkıp kırmızı başlıklı kıza zehirli elma yediren kurda dönüşmemin artık zamanı geldi…

Deniz’in karikatürü


Evlilik Rio karnavalı değilmiş… Evlenip de bunu kısa zamanda anlamayan yoktur herhalde…  Bu karikatürü eşime armağan ediyorum… Benim sambacıya benzer bir halim mi var? Bari akşamları harikalar yaratabilsen ona da razıyım sevgilimJ

Leyla'nın karikatürü


Eee be nikah memuru sevgili ağabeycim bunu o masada niye söylemedin… Ettik artık yemini…Kaçtı tren

Not: Sevgili yazar çizer, karikatüristlerin affına sığınarak bu karikatürleri paylaştık.. Bize kızmazlar umarım:) Dava filan açılırsa evliliklerimiz yıkılır kimlik ortaya çıkanca:)

Yazar: Deniz, Leyla, Reçel




28 Temmuz 2011 Perşembe

Kocamın kankasına kıl oluyorum!

Kocamın bir tane arkadaşı var, tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş gibi, birbirlerini çok seviyorlar. Ama ben sürekli cinsiyet ayrımcı espriler yaptığı için kendisinden pek hoşlanmıyorum. Sinir oluyorum desem daha doğru olur.  Kendisi bir emekli okul müdürü kadar bile komik olmadığı halde sürekli eşinin ev maceralarıyla ilgili espriler yaparak hem eşine kur yapar hem de onun becerisizliğinden dem vurur. Bense bu esprilerin arkasındaki yüz yıllık iğrenç düşünce kalıpları görür, içten içe nasıl bu kadar bilinçsiz olunabileceğine şaşarım.Çünkü bu arkadaş Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden birinde okumuş, oldukça kültürlü sayılacak biridir.
Eşimin bu tür düşünsel olarak geri kalmış arkadaşlarıyla takılmak beni biraz gerse de en azından ara ara sosyalleşmek açısından iyi deyip dişimi sıkarım. Esasında beni dişimi sıkma aşamasına getiren bu sadece adamın esprileri değil biraz da karısın da bu esprilere katılarak gülmesi, eğlenmesidir. Zira karısı mürekkep yalamış biridir. 

Kocamla benzer kafa yapısına sahip olan bu adam ev işlerini kadının görevi olarak görür. Bu görüşe Allah’ın bir olduğuna inandığı kadar inanır ve hiç şüphe duymaz.  Kendisi de ara ara ev işi yapar ama bunu bir sorumluluk olarak değil eşine bir jest olarak düşünür. 
İşin kötüsü beni ve etrafındaki herkesin aynı düşünce olduğunu sanır. Tanısın tanımasın böylece hazır bir yargısı vardır ve buna göre davranmaktan çekinmez.  Ee be adam, ben modern, çalışan, üniversite mezunu bir kadınım, senin babaannenle aynı düşünce yapısına sahip  olacaksam onca yıl niye okudum, onu bırak babaannenin üzerinden 80 yıl niye geçti? 

Lütfen bir kere daha gelip, pantolonumun ütüsünde çift ütü izi vardı diye şaka yapıp gülerek, buna kızmadığın için ne kadar iyi niyetli ve sevecen bir koca olduğunu göstermeye çalışma. Çünkü sen bu esperiyi yaparken karının hizmetçi gibi her işi yapması gerektiğini düşünüyor ve dünyadaki düşünsel gelişmelerden habersiz  olduğunu ortaya koyuyorsun sadece.  Neyse işte şimdilik bu kadar ama dur! Seni yine yazacağım, öyle tek yazıyla kurtulduğunu sanma…

27 Temmuz 2011 Çarşamba

Kadın kıllarına da özgürlük!

Kadınların güzellik, zarafet için katlandığı o kadar çok şey var ki… Say say bitmez. Pantolondan iç çamaşırımızın izi görünmesin diye giydiğimiz tangalar kıçımıza kaçıyor, ağda masalarında çığlıklar atıyoruz, bronz görünmek için soloryumlara giriyoruz, kanser riskini göze alıyoruz, alınan kaşlarımız bıyıklarımız kıpkırmızı oluyor, üç tel beyaz için tüm saçı boyatıyoruz, parmaklarımız topuklu ayakkabıların içinde büzüşüyor. Hep bir zariflik hep bir güzellik!

Çocukluğumdan hatırladığım çok komik anılarım var mesela… Bebekleri fırlatıp yere atardım.  Aaa! Yapma kızım bak ağlar bebekler!  Toka takmazdım. Cici olmazsın, ama sonra kimse sevmez seni!  Etek giymeyi küçüklüğümden beri sevmediğim için sokak ortasında çıkarmaya çalışırdım. Kızlar böyle yapmaz, tü kaka yapma böyle!  

Yaş büyüdü, artık sokak ortasında etek çıkarma devirleri bitti. Yaş büyüdü büyümesine de sadece büyümekle değişmiyor bazı şeyler. Kadınsan hangi yaşta olursan ol eğer zarif olacaksın, öyle topluluk içinde 32 dişini gösterip gülmeyeceksin, ay gazım geldi diyip osurmayacaksın, göbeğini kaşımayacaksın, dişlerin sigaradan sarı olmayacak, çıtı pıtı giyineceksin şöyle kadın kıyafetlerinden ne öyle bir kot bir tişört… Kotumla tişörtümle kadın olmayacak mıyım? Olmazzz… O topuklu ayakkabıların içerisinde parmakların büzüşse de kontes edasıyla yürüyeceksin. Mis gibi kokacaksın.

Hep bir zarafettir, güzelliktir, inceliktir gidiyor. Böyle zarif, ince ve güzel olmayı başarabilirsen eğer safkan kıllı mı kıllı, zaman zaman göbeğini kaşıyan, her sevindiğinde ya da sinirlendiğinde a....koyan bir erkek beğeniyor seni. Sonra da kocan oluyor. Kocanın kıllı göğsüne sarılıp uyuyorsun her gece. Erkek kokusu diye tabir edilen terle karışık keskin kokuyu soluyorsun. Sabahları bazen osuruyor. Gülüyorsun. Tek kaş olsa da dalga geçmiyorsun. Bazen dişlerini fırçalamayı unutuyor. Sarı sarı dişlerle sırıtıyor günaydın öpücüğü veriyor sana. Aldırmıyorsun. Ayak ve el parmaklarından fışkıran kıllarla dalga geçmiyorsun. Koltuk altını almadığı zamanlarda tiksinmiyorsun. Manikür yaptırmasa da tırnaklarını yese de karışmıyorsun. Kulağını temizlediği kulak çöpünü lavabonun üzerinde bıraksa da takmıyorsun. Ayaklarının kokusundan tiksinmiyor o rahatsız oluyor diye üzülüyorsun.


Peki bu fedakarlıklarının karşılığını alabiliyor musun? Tabii ki hayır. Ne zaman biraz kaşım çıksa sevgili eski sevgilim şimdi eşim hemen dalga geçmeye başlıyor.

- Ooo tek kaş olmuşuz, bıyıklarda çıkmış, benle yarışırsın bu gidişle…

Hafta sonu ne zaman rahat giyinsem işe giderken böyle giyinmiyorsun ama diye sitem ediyor.  Sinir oluyorum. Ama biliyorum ki bizim güzel ve zarif olmamaya hakkımız yok. Ağda yaptırmak olsun, kaş, bıyık, koltuk altı aldırmak olsun, epilasyon işkencelerini çekmek olsun ömrümüz boyunca kıllarla süren bir savaşımız oluyor. Tatile gideceğiz önce tam vücut ağda… Pürüzsüz bir tene sahip olalım. Sonra manikür, pedikür, kaş, bıyık… Bakanlar aman tırnakları da ne güzel bıyıkları da parlıyor hani desin. Aman yarabbim. Kişisel bakıma harcadığımız zaman ve para şaka gibi… 


Bende istemem tabii futbolcu gibi bacaklarımda kıllar olsun. İğrenç iğrenç ter kokayım.  Dişlerim sigaradan sararsın. Ama kadının buna neden hakkı olmadığına anlam veremiyorum. Geçen gün plazadan çıkan kadınları izledim. Neredeyse hepsi bir karış topuklu ayakkabı giymiş. Niye! Zarif kadın, kadın gibi kadın olabilmek için. Yıkalım dedim ya bu tabuları… Özgür olalım, tek kaş ile mutluysak böyle takılalım. Manikür de neymiş kanatıyorlar zaten yaptırmayıverelim…

Sonra bindim metrobüse zaten tepem atmış. Bir de karşımda burnunu karıştıran, yanımda ter kokan adamları görünce delirdim adeta. Sen misin be dedim. Başladım burnumu karıştırmaya… Dersin adam öldürmüşüm. Biraz önce burnunu karıştıran adamı umursamayanlar birden dikkat kesildi bana. Devrik gözlerle yediler bitirdiler. Bakarken içlerinden ettikleri küfürleri duyabiliyorum. Sevgili eski sevgilim görse herhalde beni tanımıyorum ayaklarında uzaklaşırdı yanımdan. Yılar mıyım hiç bir de indim durakta koca bir balgam attım yere. Yanımda yürüyen yakışıklı kusacaktı adeta. Yakıştıramadı tabii….


İşte biz her gün bu manzaralarla karşılaşıyoruz. Ama tek bir kaşımız çıkınca alay konusu, bakımsız kadın, ilgisiz eş oluveriyoruz. Ee bir de tabi rakiplerine koca sevgili kaptırmaca var.

Kadınların güzellik, zarafet için katlandığı o kadar çok şey var ki… Say say bitmez. Pantolondan iç çamaşırımızın izi görünmesin diye giydiğimiz tangalar kıçımıza kaçıyor, ağda masalarında çığlıklar atıyoruz, alınan kaşlarımız bıyıklarımız kıpkırmızı oluyor, üç tel beyaz için tüm saçı boyatıyoruz, parmaklarımız topuklu ayakkabıların içinde büzüşüyor.

Artık yıkalım tabuları! Özgür bırakalım şu zavallı içimizdeki kotlu tişörtlü kadınları, kişisel bakımına özen gösteren erkekleri takdir edelim göstermeyenlere de kişisel bakım dersi verelim hayrımız olsun…

Yazan: Reçel

26 Temmuz 2011 Salı

Evdeki öküz kim?


Yaklaşık 5 saat boyunca evdeki pislikleri temizleyip yorgunluktan bitap düşmüşken, “Aşkım bana bir bardak su versene” diyen biri benim tüm sülaleme küfretmiş kadar olur. Zaten verdiğim tepki de buna göre oldu. Açtım ağzımı yumdum gözümü. Peki etkisi oldu mu? Hayır. Aldığım cevap şu: “Ne yaptın ya bu kadar abartıyorsun.”

Sonra bu denli benciliği anlamaya ve anlamlandırmaya çalıştım her zaman ki gibi. Ancak ne yazık ki yine bir sonuç alamadım. Erkekler kendi yaptıkları işleri ölesiye önemserken, kadınların hayatlarını mutfak ve ev işlerli arasında heba etmelerini olağan ve önemsiz görmeleri!

Birlikte yaşanılan bir evde nasıl biri saatlerce bilgisayar oyunu oynarken diğeri yorgunluktan ölene kadar temizlik yapıyor ve iki taraf da bunu doğal karşılayabiliyor. O bilgisayar oyunundan sıkıldığı zaman bir film takıp izlerken ben de mutfak işlerini bitirmenin huzuruyla banyoda üzerine işenmiş klozeti temizlemeye ve bir haftadır birikmiş çamaşır sepetindeki çamaşırları ayırıp makineye atmaya gidiyorum. Temizliğe verdiğim arada bulaşık makinesini boşaltıp dolaplara yerleştirince kendimi zaman kazanmış sayıp seviniyorum saf gibi. 

O bütün haftasonunu eğlenceli aktivitelere ayırırken, ben onun bir öküz olduğunu düşünüyorum. Sonra aninden fark ediyorum. Bana öğretilen şeyleri sorgulamadan yapmaya devam ediyor ve bu hayata biraz da gönüllü boyun eğiyorum. Söyleyin hangimiz öküzüz, o mu yoksa ben mi?

Yazan: Leyla, evli, bir çocuk annesi

25 Temmuz 2011 Pazartesi

Bir kutu prezervatif için 119 TL ödenir mi hiç?

Kadın olmak ne zor iş… Hep kendi korumak durumundasın.. Evlenmeden önce gece dışarı çıktığımda annemin verdiği öğütler hala kulaklarımda… Aman dikkat et kızım, çantanı çalarlar, içkine ilaç atmasınlar sakın, kimseye güvenme bak kandırırlar valla… Hep bir koruma kollamaca… Evlendim de değişti mi sanki… Öğütler değişti belki ama tema hala aynı. Kızım aldın mı hapını, aman unutma, hamile kalıverirsin vallahi, ne yaparız sonra, daha kendine bile bakamıyorsun…

Korudum kolladım anne, 1 senedir doğum kontrol hapı alıyorum… Tabiri caizse hamile kalmadım ama doğurmuştan beter oldum. 1 senede 9  kilo aldım, tosun gibi oldum maşallah. Baş ağrılarımı desen hiç sorma, haftada 3 ağrı kesici ortalamam. Hani oturarak çalışmaktan diyorsun ya bu varisler, her gün yuttuğum hapçıklar sayesinde 5 kat arttı. Sonra selülitlerim de çoğaldı… Sigara da içiyorum zaten günde bir paket… Sevgili annem üzgünüm ama artık bu haplara bir son demenin vakti geldi… Bak prezervatif var ne var ki bir de onu denesek… Zararı da yok, hormon da girmiyor vücuda… Hem reklamları da çok güzel… Belki cinsel hayatımız da renklenir dedim karar verdim hapı bıraktım. Sevgili eski sevgilime bana tosun dedin dedin en sonunda karar verdim hapı bıraktım diyemedim. Desem canına minnet… Zaten her hafta aynı kavga… Neymiş herkesin çocuğu varmış da bizim yokmuş da aman da amanda…

Sevgili eski sevgilimle kavgada harcayacağım enerjiye sinir bozukluğuna değmez dedim. İş başa düştü. Ne var ki alt tarafı gidip prezervatif alacağım. Hem zaten her yerde satılıyor. Cahil miyiz yahu veririm parasını alırım… Bu kadar basit değilmiş meğer..

İlk denemem tabiî ki ilk akla gelen yer. Eczane.. Girdim eczaneye… Birkaç kişi vardı. Alsınlar alacaklarını da sıra bana gelsin dedim. Eeee eli boş durmak olmaz. Birkaç vitamin, diş fırçası ve diş beyazlatıcı aldım. Bunların hepsi bahane.. O sırada prezervatif standını kesiyorum. Ne yazıyor extra haz…Hımm bunu mu alsam acaba, geciktirici etkili bu da lazım.. Cesareti topladım tam elimi uzattım komşu teyze! Nereden çıktın sen yaaa… Neyse bildik sorular iyiyim iyiyim her şey yolunda. Baktım yok tansiyon ilacım, yok kemiklere kalsiyum derken gideceği yok. En sonunda ben verdim elimdekileri… 35 TL




Bir de benzinciyi deneyim bakayım dedim. Hay aksi benzin de var. Olsun canım ben de başka bir şeyler alırım. Girdim benzinciye… Birkaç dergi, sakız, sigara, çakmak tam elimi uzatacağım koruyucuma haddiii arkamda iri kıyım bir amca.. Alamadım tabii… 22 TL!

En iyisi CosmoShop’a gideyim dedim. Bu sefer olacak başaracağım aman bu kadar büyütmeye değer mi…Önce oje alalım, sonra bir göz kalemi, şampuan, saç şekillendirici,  deodorant, ağda, ağda bezi… Baktılar ki alıyorum mağaza görevlisi takıldı mı peşime nereye gitsem yanımda bitiyor. Bu kez kadın da değil üstelik. Off sıkıldım vallahi paketleri görüyorum uzanamıyorum. İçim bayıldı kendimi kasaya attım. Paraları bayıldım elim yine boş.  54 TL

Hedefe kitlenmişim ya yılmak olmaz.. Allahtan Carrefur yakın girip alıp çıkarım dedim. Doğru kozmetik reyonuna… Bu sefer yardımcı elementlere ihtiyacım yok gireceğim alacağım, çıkacağım… Karışık paketi elime aldım. Bir de kutuya koymuşlar alarmlı, çok mühim yani maazallah çalınır filan. Küçücük paket oldu sana koca kutu.  Bütün kasalar kuyruk…Boş bir kasa kestirdim gözüme.. Kasiyer de bayan, önde arkada çekinilecek kimse yok. Hemen girdim kuyruğa, girmemle arkamda kuyruğun oluşması bir oldu. Tam yürüyen banta koyacağım elimdekini. Kasiyer burası Axess özel kasa dedi… Var olan biraz enerjim ve cesaretim bu sözlerle uçup gitti..

Baktım olacak gibi değil, diğer kasalar ana baba yeri alışveriş merkezinden çıktım evde kopacak kavgaya bir enerji toplayım bir kahve içeyim dedim. 8 TL

Günün hasılatı 10 TL’lik prezervatif için 119 TL


Yazan: Reçel

İlk gece hayal kırıklığım…

Bütün hazırlıkların tamamlandığı günün sonundayım..Nasıl geçti anlamadım şu üç rezil ay..Sonu gelmeyen bir liste, gercekten hiç de kolay değilmiş yeni bir ev kurmak. İlk olarak filtre kahve makinesini aldım, sabahları bol aşklı gecelerden uyanmak için..’Ne bu’ diye baslayan annemin vıdı vıdıları bitirdi beni.. Tencere tavadır önce alınması gerekenler kızım, filtre kahve makinesi de ne oluyor böyle’..Anlatamıyorsun 35 yıl öncesinin annesine..Anne biz sevişeceğiz, hem de sabahlara kadar..Sonrada iki saatlik uykularla işimize gücümüze gideceğiz..Hem çok sevişgeniz biz..Bunca yıldır tabularının kafamı yemişliği yüzünden sevişemedim zaten..Evleniyorum ben, bunca yılın acısına her gün sevişeceğiz işte diyemiyorsun tabi..


Neyseki bitti artık işkence..Gece boyunca karnımda uç uç böceklerinin zıplamasından uyuyamama rağmen sanırım yarım saatlik bir uykuyla ve iğrenç şiş gözlerle sabah 7 de başladım güne..Uyku hapı almış gibiyim, gözlerim kapanıyor, korku filminde katili yanı basına gelmiş kurban gibi açıyorum gözlerimi, yok olmuyor gene kapanıyor..Başka çare yok, kahveden önce ayılmak için şöyle sağlam bir duşa girmenin zamanı geldi artık.. Aman Allahımmmm bir sürü iş var bugün, birden bir korku ve telaş sardı içimi..Kuaför, saç, makyaj, ağda, kaş, bıyık, manikür, gelinliğin içine sığmaca, memeleri içeri tıkmaca..Nikah, yemek, arkadaşlarla eğlence ..Vee uzun zamandır beklediğimiz uzun saatler sürecek olan sevişmeler, öpüşmeler…Ayyy cok heyecanlıyım, heyecandan öğğğ diye kusacağım şimdi.. Bu karmaşık duygularla hızlıca alıyorum duşumu, üstünede koyu bir kahve patlatıyorum..Evet işte güne hazırım şimdi..

 Parmak arası terliklerimi ayağıma taktığım gibi doğru kuaföre..Ağda (ne de çok kıl tüy varmış bende) , kaş, saç, makyaj, duvak derken saat 16:00 oldu bile..Ohhh damat beyler yalandan bir damat traşı olmuş arkadaşlarıyla birlikte  geyikte..Biz burada çığlık çığlığa tam vücut ağda ile ağlayalım zırlayalım.. Neymiş efendim pürüzsüz görünelim beyimize, aklını başından alalım..Ya benim midem bulanırsa onun kılından tüyünden, soran varmı ? Yok tabi..Demeye hakkın var mı? Yok tabii…

Fotoğraf çekimi, gelin konvoyu kabuslarını anlatmadan koşarak geçiyorum..
Nikah masasına doğru ilerliyoruz..İçimden bir ses HAYIRR! HAYIRR! diye çığlık atıyor. Ben ise onu kaşları çatık, kızgın bir anne edasıyla susturmayı başarıyorum…Ve işte orada, en yakın arkadaşım el sallıyor, umutlu , mutlu , gururlu bir yüz ifadesiyle.. Gözlerine bakıyorum, bir ışık yakalamak istiyorum, beni kandıracak yolumdan geri çevirecek bir ışık, goremiyorum yada farkedemiyorum..Ne tuhaf ki insanın kendini yıllardır hazır hissettiği, ‘tamam artık olur’ dediği bir durumu sıra gerçekleştirmeye geldiğinde,  hazır olup olmadığını sorgulaması..

Evetler dendi ve bir klasik daha yaşandı ardından.. Duvak açıldı, alnın tam ortasına kocaman tükürüklü bir öpücük kondu.. Bari dudağıma bir öpücük kondursaydın söyle en masumundan..Belli ki geceye kaldı masum öpücükler..

Eğlenmek gibisi var mı be..Kasım kasım kasıldığım salondan çıktımda sonunda arkadaşlarla şöyle vur patlasın, çal oynasın modunda dönüp duruyoruz..Bu gece farkettimki bütün şarkılar bekarlara yazılmış..Şöyle insanı umutlandıran bir evlilik şarkısı yok mu?..Buldummm.’Çocuk da yaparım kariyer deeee…’ Çalınnn çalınn diye bağırıyorum. Danslar, şarkılar,tangolar havada uçuşuyor..Elbet bitiyor herşey gibi..

 Sevgili eşime haince yapılan plan ve kadim dostlarının yumruk darbelerinden sonra sonunda evimizdeyiz..Her şey ne güzel görünüyor gözüme..

-Evimiz ne güzel dimi aşkım yaa.
-Hıhıı evet aşkım..Çok güzel.
Sanıyorum konuşmak istemiyoruz çok fazla..Daha önemli işlerimiz var  ve gerginiz...Ve işte o beklenen harika öpücük konuyor dudaklarıma..Evlilik koşuşturması içinde ne kadar zamandır birbirimize dokunmadığımızı fark ediyorum..Ama bu öpüşlerinde bir sonu gelsin artık, hadi bebeğim al kollarına beni..Derken özenle hazırlanmış bir hediye paketi konuyor kucağıma..Canım sevgilim nasıl da zarif düşünüyor..Büyük bir heyecanla açıyorum süprizimi..


Bu ne ya ? Aşkım bu ne !
-Önlük aşkım
-Ne önlüğü bu be?
-Mutfak önlüğü aşkım, giysene görelim…
-!! ????
-Eee hadi aşkım..
-Şimdi mi?
-Tabi şimdi…Sonrada bana mutfaktan seslen yanına geleyim..
-Fantezi yani ?
-Tabiki aşkım, bak göreceksin çok güzel olacak..

İçimden küfürler yağdırark soyunuyorum odada..Önlüğü boynumdan geçiriyorum o anda fark ediyorumki önlüğün üstünde ‘s.. beni’ yaziyor..’Bu ne yaaa, ilk gecemizin muhteşem anısı bu mu !! Allahım rüya olsun..Henüz bir kere bile keyifle krep yapamadığım mutfağımda ‘s.. beni’ yazan sevgili kocamın utanmadan hazırlattığı şu iğrenç önlüğü giyip onunla sevişecekmiyim yani..

Hani saçlarımı okşayacak, dudaklarıma usulca dokunacak,bütün bedenimde elleri gezinecekti…Hani beni o ilk ana hazırlayacaktı sevgilim. Hoş bunuda hiç konuşmamıstık ya bugüne kadar..Ben bu kadar kibarlığın, öpulen ellerimin, bakılan gözlerimin ardından bunu hayal ettim kendi kendime belkide..Bunları düşünüp dururken kelimeler çıktı dudağımdan..

-Seni bekliyorumm..Islığı bekleyen azgın birrr boğaaa gibi girdi içeriye..
-Seni çok istiyorum.
-‘İste bakalım nasıl istiyorsun küçük boğacık’ diyemedim tabi…Hoppp 15 dk..

‘Bu ne yaaa’ ‘Ne oldu  simdi’..Ardından sevgili şirin, öküz eşimden şu sözler dökülüyor..

-Aşkım çok güzeldi..
-Ne güzeldi be, ne güzeldi..
-Ama çok yorulduk, balayına çıkacağız yarın, sarılıp uyuyalım hadi sevgilimm.
-hıhı evet uyuyalım..(Sen hiç uyanma hatta, kendine müslüman bencil hayvan türü..Ne ulen bu, ben balayı falan istemiyorum, bu önlüğü bir daha giymem, sana da sarılıp falan uyumam geri zekalı herif..)
Bütün sözler icimde patladı tabi…Offff bu kadar zamandır beklediğim bu  muydu yani..Ustünde ‘s.. beni’ yazan bir önlükle birlikte 15 dk suren mutfakta geçirilen ilk gece..


Horultular içinde yanımda uyuyan adama rağmen uyumaya çalıştım bütün gece..Hangi ara daldım uykuya bilmiyorum..Sabah üstümde bir kolun ağırlığı ile uyandığımda usulca kalktım yataktan..Bir an uyanacakta başıma şu iğrenç önlüğü geçirecek diye ödüm koptu valla… Bavullarımızı 2 saat sonra çıkacağımız yolculuğa hazır olması için arabamıza indirip yerleştirdim..Sonra yukarı yeni evime çıktım , mutfağa girdim..Mutfağımla ilk tanışmamız hiç hoş olmamıştı gerçekten..Çaydanlığı zor bela buldum, ilk kadınlık görevim olan sabah kahvaltısının çayını ocağa koydum..Annemin sesi kulağımda ’Tencere tavadır önce alınması gerekenler kızım, filtre kahve makinesi de ne oluyor böyle’ neden haklıymış anladım.. Gözüme ilk çarpan dünya para döktüğüm şu çok fonksiyonlu kahve makinesini bir tekmeyle indirdim aşağıya, ‘bol aşklı gecelerden uyanmak içinmişmiş, oldu canım

İçimde gene bir Nil Karaibrahimgil ezgisi ‘Aşk bu mudur, budur…!’


Yazan: Deniz

Ev gereçleriyle bitmez tükenmez savaşım

Birçok evli kadın gibi ben de en az yaşayacağım seks hayatı kadar şık ve kullanışlı ev gereçlerinin hayalini kurdum. Bunları uyumlu bir şekilde bir araya toplamak için de uzun uzun dolaştım. Mağaza, mağaza gezip en fonksiyonel ütüyü, en güzel çamaşır sepetini, en hijyenik elektrikli süpürgesini, on parmağında on marifet mutfak robotunu, en şirin nevresim takımını aradım durdum… Neyse sonunda evimin yardımcılarından uyumlu bir takım kurmayı başardım… İlk kullanımlarında hepsini çok sevdim… Amaaa sevgimin nefrete dönüşmesi çok da uzun sürmedi…Bu takım oyuncularının kaptanları olmadan bir boka yaramadığını kısa zamanda anladım. Neredeyse hepsi beni sinirden bir kez ağlatmayı başardı.


Artık hepsi düşmanım gibi. İçlerinden en çok da ütüye gıcık oluyorum. Hatta öyle gıcığım ki bu alete sinirlerimin bozulması için makineye çamaşırları atıp yıkamaya başlamam yetiyor. Eee biliyorum çünkü o çamaşırlar önce yıkanacak, sonra asılacak ve sonra toparlanarak bir yığın olana kadar bekletilecek. Üzerine yeni çamaşırlar koyunca devrilirse eğer ütü vakti gelmiş demektir. Sevgili eski sevgilim yani şimdi duyarsız eşim küçük poposunu koltuğa yayıp bir yandan televizyon izleyip, keyifle birasını yudumlarken benim ütüleyememe işkencem başlayacak… 



Saatlerce sür ütüyü, çift çizgiler mi dersin, üstü ütülerken altın kırışması mı dersin off off deme gitsin. Bu işkence anlarında izlediği filmdeki esprilere gülen, küçük kahkahacıklar atan eski sevgilime deli oluyorum. Benim ütüyle yaptığım savaş umurunda bile olmuyor. Bazen böyle anlarda sevgili eski sevgilimi o ütü masasında yatırıp bir güzel ütülemek, düzeltmek geliyor içimden. Yani kısacası ütüyle aram çok kötü. Hatta o kadar kötü ki öle bayıla aldığım çamaşır sepetini bile görünce tekmeleysim geliyor. Ütü evlilikleri baya bir kırıştırıyor galiba. 

Bir de elektrik süpürgesi var tabii. Hani su hazneli olanlardan. Bir önceki kullanımda yıkamadığım için önce kovanın içini kaplayan kirleri temizlemem gerekiyor.  Sonra suyunu koy, aman çok oldu dök, biraz daha ekle derken sonunda her şey tamam olunca çalıştır bakalım. Çalıştırıyorum çalıştırmasına bu sefer yok koltuğun altı, yok ucuna takılan saçlar, yok fişi uzamaz derken ayağımı, kıçımı bir yerlere vurmuş ve çoktan birkaç yerimi morartmış oluyorum. Suyu dökme faslı gelince makinenin su haznesi ne kadar pis olduğumuzu her defasında yüzüme vuruyor. Hani hijyenik ya haspam ondan…

Çift kişilik nevresim takımlarını ve çarşaflarını ortadan kaldıracak inovatif bir ürün bekliyorum. İki kişilik bir yatağı değiştirmek için şekilden şekle girip, yatağın etrafını en az on kere tavaf etmekten ve kan ter içinde kalmaktan bıktım adeta…

Severek aldığım, paracıklarımı feda ettiğim ev gereçlerinden bıktımmm bıktımmm.. Tabii beni bu savaşta yalnız bırakan eski sevgilime de bayılmıyorum artık. Ne diyeyim sevgili eski sevgilim sağolsun. Küçük popoçuğu rahat olsun.

Yazan: Reçel