3 Ekim 2011 Pazartesi

Evde tek başına 1

Evde tek başına diyince şu ufak veledin evde yalnız başına kalıp, kötü adamları türlü numaralarla yamultup, sonunda kıçlarına baka  baka kaçırması gelirdi eskiden aklıma.  Ne biliyim işte evde tek başına benim için ufak piçin filmiydi. Taaa ki evlenene kadar.

Keşke yine evde tek başına diyince o film gelse aklıma… Salak salak gülümsesem. Ya da ne biliyim evde tek başına kaldığım bir gün şimşek çaksa, gök gürüldese de korksam. Her şey bu kadar basit olabilse. Şimdi evde tek başına diyince anlatacak o kadar çok şeyim var ki!
Kavga evliliğin tadı tuzudur diyenler var ya onları tuza yatırıp dövesim var. Ne tuzu be! Sevgiliyken kavga etmenin bir güzelliği vardı. Masadan kalkıp eehhh yeter be diyip, çantanı koluna takıp, tıkır tıkır evin yolunu tutuyordun. Sevgilinden uzaklaştığın gibi sinirlerin de otomatik olarak gevşemeye başlıyordu. O kudursun dursun evde kakara kikiri modunda yakarım be bu dünyayı, işine gelirse diyiveriyordun. Sabah biiipp biippp sesiyle pişmaniye kıvamındaki sevgilinin aşk dolu mesajıyla uyanıp, bir kavgadan daha cengaver gibi başı yukarda çıkmanın sevinciyle uyanıyordun. Mıç mıç, vıcık vıcık kendini affettirmeye çalışıyordu sevgilin. Vayyy be ne güzel günlerdi..

Lale devrinin de bir sonu var tabii… Bizim Pargalı İbrahim evlenince birden Muhteşem Sülüman’a dönüştü. Bütün o kavgalardan sonra pişman olup kedi gibi ayağıma sürünen adam birden Brave Heart oluverdi. Burnundan kıl alınmıyor derler ya hahh işte tam öyle.

İlk zamanlardaki kavgalarımız son derece ateşliydi. O bağırıyor ben bağırıyorum. Hani eskiden çocukken en son ben vurdum en son ben vurdum diye bağırır durur, karşımızdakini uyuz ederdik ya, ben de ilk zamanlarda aynen böyleydim. En son sözü ben söyleyeceğim illa. Neyse bu bir süre böyle devam etti gitti… Hiçbir tartışma sonuca kavuşmayınca, savunduğum doğrular onun kulağından değil başka bir tarafından girince bende de yavaş yavaş tükendi enerji. Kavgalarda sesler kısılmaya başladı.
Ne biliyim kafasından aşağı döksem çayı, ben temizleyeceğim yine. Bardağı atsam duvara parçalasam yine benim ayağıma batacak. Ne yapsam olan bana olacak. Oldu da zaten. Kavgadan da yoruluyormuş insan bir zaman sonra. Bu aşamaya gelince kavgalarda format değiştirdi. Artık avazımız çıktığı kadar bağırdığımız devirler sona erdi. Cephede aslanlar gibi savaşan biz, silahlarımızı teslim ettik, sıcak savaşı sona erdirdik. Bundan sonra soğuk savaş başladı.

Hani eskiden tarih dersinde anlatırlardı. Ne sinir olurdum savaşın sıcağı, soğuğu, ılığı olur mu lan derdim. Sevgili tarih hocam sana o zamanlar içimden çok saydım. Wallahi biliyormuşsun da anlatıyormuşsun. Evet soğuk savaş diye bir şey varmış. Ben buna kısaca evde tek başına diyorum. Nasıl mı? Ses tonu değişmeden itinayla laf sokulur, o sokulan laf öyle bir yere girer ki kolay kolay çıkmaz. Sonrasında evde köşe kapmacaya başlanır. Zorunlu ihtiyaçlar hariç konuşulmaz. Ne biliyim tuvalette bir saat kalıyorsa, çık artık yaa denir. Herkes alanını seçer. Koltuklar ayrılır, yataklar ayrılır.

Kahvaltıda, yemekte tuzu verir misin, emek var mı gibi saçma sapan sorularla boktan bir muhabbet edilir. Alanlar ayrılır ama sömürgeci sistem devam eder. Kirlet kirlet at sepete, küs olsan da o çamaşırlar eşek gibi yıkanacak. Offf iğrenç ya. Küs olmanın tek iyi yanı koskoca yatağın bir şanslı kişiye kalması. Walla bazen bu soğuk savaşı seviyorum ya…. Neyse ki kocaman yatak bana kalıyor. Koltukta yatıp, kıçı başı tutulanlar düşünsün.
Bu soğuk savaşın sonu nereye varır bilemiyorum. Amerika’nın kapitalizmi, SSBC’nin komünizmi yaymak için yıllarca sürdürdükleri soğuk savaş sonrasında SSBC dağılmıştı. Amerika’nın kapitalizmi bu savaştan galip çıktı… Bir de Çin var tabi. Çin aşırı güçlendi bu süreçte. Bu soğuk savaş denkleminde hangimiz Amerika, hangimiz SSBC bilmiyorum ama Çin’in kim olduğu gayet ortada… Tabiii ki kaynana!

Anlayacağınız yatak sıcak, savaş soğuk ve ben evde tek başına!

Yazan: Deniz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder