5 Eylül 2011 Pazartesi

İnadına prenses olmayacağız!

Bütün hayatımızı standartlar, kurallar yönetiyor. Kimse durup düşünme gereği bile duymuyor. Kim koymuş bu standartları, kim koymuş bu kuralları… Hangi kafayla kim nasıl davranmışta sonra yüzyıllarca sürü mantığıyla insanlar bu kalıpların içine sıkışıp kalmış.

Standart ve kuralların dışındaki her şey zararlı ya da kötü olarak algılanır. Oysa yaratıcılık, farklılık hep kuralların dışında, standartların ötesindedir. Marjinal fikirlerden, marjinal tiplerden çekinir herkes. Kırmış bu kafayı muamelesi yaparlar. Herkesin giydiğini giymiyorsan, herkes gibi davranmıyorsan, herkesin gittiği yere gitmiyorsan, herkesin izlediği filmleri izlemeyi sevmiyor, herkesin okuduğu kitaplardan köşe bucak kaçıyorsan, hayata herkesin baktığı yerden bakmıyorsan bu muameleyle karşılaşman an meselesi.


Yine dönüp dolaşıp sözü kadına getireceğim tabi. Mesela bir kadının da nasıl olması gerektiği bellidir. Kadın nasıl mı olur. Prenses gibidir, prenses gibi davranır. Daima bakımlıdır, banyodan sonra her tarafına saatlerce krem sürer. Zamanının çoğunu kuaförde filan geçirir. Narindir kadın. Birazcık üzsen hemen büker boyunu, ağlar. Kadını mutlu etmek çok kolaydır. Güzel sözlere hemen kanar. Alışverişe bayılır, hediyeye dayanamaz. Para ile sıkı kankadır. Parası olmayan birinin bir kadın karşısında şansı olamaz. Mutfağa bayılır. Bir saatte 10 çeşit yemek yapar, pasta uzmanıdır. Temizlikten hiç bahsetmeyeceğim temizlik ata sporudur kadının. Kadın her zaman sempatik, pozitiftir. Yuvayı yapan dişi kuştan bile beceriklidir. Her şeyi mutlu mutlu yapar. Kayınvalidesine tapar. Futbola dayanamaz biraz. Pembe dizi izler. Arkadaşlarıyla çay içmeyi sever. Bu çay muhabbetlerinde de kadınca sohbetlere bayılır. Bir saat banyo yapar, hazırlanması yarım gün sürer. Sevgilisine kapının önünde kök saldırır. Hesabı erkeğe ödetir, yemekte elli kere makyajını tazeler. Dedikodu yapar. Şimdi bu tip artılarıyla ve eksileriyle standart ve kadın gibi kadındır.


Prenseslerden nefret eden kadınlar da var ama! Onlar kadın değil mi? Sırf prenses gibi olmak istemiyor diye eksik mi? Ben mesela hiç sevmem prensesleri itici geliyor bana… Banyodan sonra hele hiç uğraşamam krem faslıyla. 10 dakikada duş alıp çıkan kadınlarda var. Kuaföre de çok nadir giderim. Tüm günümü kuaför dedikodularıyla geçirmekten nefret ederim. Alışveriş konusuna gelince sevgilimi, eşimi esir etmem. Beş dakikada beğenir, alır, çıkarım. Gelinlik almam bile 1 saat sürmedi. Parayla işi olmayan kadın yok mu yani. Var. Benim bir sürü kadın tanıyorum böyle. Yeri geldiğinde sevgilisine, eşine borç para veren, hesabı karşısındakine yıkmayan, nasıl olsa o ödüyor diye menüdeki en pahalı yemeği seçmeyen. Futbola dayanmazmış kadın. Hiç de bile. Ben fanatik değilim, takım bile tutmam ama ortama uymak için maç izlerim, tezahürat yaparım. Dedikodudan, kadın muhabbetinden tiksinen kadınlar tanıyorum sonra. Entellektüelite diye bir şey var. Sadece kek, börek, çoluk, çocuk mu konuşması gerekiyor tüm kadınların.  Suratını badana gibi boyamayan, yemekte ay rujumu tazeliyim demeyen kadınlar var. Pasta yapamıyorum diye üzülmeye ne gerek var Dr.Oetker ile harikalar yaratmak da mümkün.

Nedense prenses tiplemesinden farklı olan kadınlardan herkes köşe bucak kaçıyor. Hele kaynanalar aman aman uzaylı gelin muamelesi yapıyor marjinal gördükleri bu hatunlara. Prenseslerin öptüğü kurbağalar prense dönüşüyor sanki. Ben hiç prense dönüşmüş bir kurbağa görmedim.  Bu nasıl denklemdir, ben çözemedim. Yalnız olmadığımı iyi biliyorum. Bu denklemi çözemeyen milyonlarca kadın var!

İnadına prenses olmayacağız!

Yazan: Reçel



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder